27 Ekim 2009 Salı

Netame

Yazıya nasıl başlıyacağımı bilmemem sebebiyle oluruna bırakıyorum gene çoğu şeyde yaptığım gibi. Çünkü bu kafa başka türlü çalışamıyor, rahat edemiyor.

Netame'nin dün gece hayatıma girmesi sonucu şunu anlamış bulunmaktayım; Yazılanın görüntüsü üstüne bir de müziği olunca illede animasyon olmasına gerek kalmıyormuş. Gayet bir güzel şekilde o dünyanın içinde hissedebiliyormuşum okuyarakta. Yazdıklarımdan anlaşılabileceği üzere Netame müzikli bir grafik kitap. "Ne anlatıyor pekin?" derseniz şuraya bişey yazmam benim için pek doğru olmayacaktır sandımca çünkü kitabın bana anlattıkları değişikti ama şöyle bir durum var ki eğer uzun zamandır bir kitap okurken kendinizi, o kitabın dünyasına giremiyosanı şiddetle tavsiye ederim. Okurken kitabın içindeydim çünkü.

Neyse canım bu kadar merak uyandırmak yeter sandımca :)

Unutmadan en çok hoşuma giden şeylerden biri de ana karakterin söylediği o güzel söz:

"All I can say is All I can do"

Öylesine vol 2

"There it goes, There it goes
Only I hear its voice
Through the wind beneath the stones

Once it came, Now it goes
No repend, No remorse
It's a fact not a choice

There it goes.. There it goes.."

16 Ekim 2009 Cuma

Sevgili Sabah Aşkım 19B'm

İlişkimizin başlangıcı taaa güzelim okuluma kayıt yaptırırken belliydi sevgilim. Yeri geldi çok iyi davrandın bana yeri geldi gerçekten ırzıma geçtin orta kapınla.. Sana bir kaç şey diyeceğim lütfen kendine yeni giysiler al. Kaçınca çağda yaşıyoruz sen anca iç çamaşırlarını değiştirmesini biliyosun bir az çeki düzen plx yahu..

Bir de bak öyle her önüne geleni içine alma azıcık kevgirlik yap azıcık seçiçi ol be gülüm. Bak göreceksinki şu dediklerimi az dikkate alsan daha güzel bir ilişkimiz olacak benimde sabah ırzıma geçilmemiş olacak.

Seninde bildiğini biliyorum 4 sene boyunca sana mahkumum ama bu mahkumiyeti azıcık daha güzel kıl be canım.

Daysleeper

Receiving department, 3 a.m.
Staff cuts have socked up the overage
Directives are posted
No callbacks, complaints
Everywhere is calm

Hong Kong is present
Taipei awakes
All talk of circadian rhythm

I see today with a newsprint fray
My night is colored headache grey
Daysleeper, daysleeper, daysleeper

The bull and the bear are marking
Their territories
They're leading the blind with
Their international glories

I'm the screen, the blinding light
I'm the screen, I work at night

I see today with a newsprint fray
My night is colored headache grey
Don't wake me with so much
Daysleeper

I cried the other night
I can't even say why
Fluorescent flat caffeine lights
Its furious balancing

I'm the screen, the blinding light
I'm the screen, I work at night

I see today with a newsprint fray
My night is colored headache grey
Don't wake me with so much.
The ocean machine is set to 9
I'll squeeze into heaven and valentine
My bed is pulling me,
Gravity
Daysleeper, daysleeper
Daysleeper, daysleeper, daysleeper



Not: Madem bir değişikliğe gittim sebebini de belirtiyim dedim ahanda tüm sebep bu...

12 Ekim 2009 Pazartesi

Sabah Sabah İlham Gelmesi Durumu

O kadar bölük pörçük bir yazı olacakki bu arkadaş, "nerden nereye atladı lan adam" demeden önce uyarımı yapıyorum ben.

Efendim önceliklle kaç zamandır discografisini indirmek istediğim sevgili R.E.M. grubunun etrafta ne kadar şarkısını görürsem çekiyorum. Uzun bir süre ardından beni her zaman farklı bir moda sokan Daysleeper şarkısını ise tekrar dinlemek çok şukela ötesi bir durum. (Çok meraklanırsanız isteyin gönderirim)

Hazır R.E.M. demişken, bilmeyenler için bu grubu şöyle hatırlatabilirim; Losing My Religion diye böyle über bir şarkıları vardır bu grubun. Adı tanıdık gelmese bile mutlaka dinlemişsinizdir. Bunun üstüne R.E.M. adının geldiği yer ise REM sleep olarak tabir edilen durumun ta kendisidir. REM sleep ise uykudayken kasların gevşemesi sonucu gözler kapalıyken çok hızlı hareket etmeye başlar. Hatta bir rivayete göre rüyalarımızı bu uyku evresinde görürmüşüz.

R.E.M.'i bi kenara bırakıcak olursak bugün okulun 2. haftası başladı ama ben şu an uygarlık tarihi dersinde olmam gerekirken blog'a girdi giriyorum. Neden mi? sebebi çok basit 09:10'indeki 19B seferi saat 09:40'a kadar gelmeyince ve bunun üstüne paramı almayı unutunca mütamadiyen eve geri dönmek durumunda kaldım. Sonuçta cebim boş olarak geç gitmektense cebim dolu olarak geç gitmeyi tercih ederim arkadaşım. Saat 12 dolaylarında beni bekleyen sevgili dersimde Sosyaliji dersi. Geçen hafta hocanın gelmemesi durumu yüzünden ders yapmamış olmaktayız. Umarım bugünde tanışma faslıan ders kaynarda muhabbet döner ortamda.

Ha bu arada ortam demişken sevgili bölümüm 10 kişiden oluşuyo genel GSF fakültelerinin aksine garip bir şekilde erkek oranı fazla ama en güzeli ise herkes kafa hatta ve hatta sınıfta magic oynayan arkadaş var geçen gün bir el attık hatta.

Yazacak başka bişey gelmiyor valla artık çok bile yazdım hatta uzun süre sonra 10dk sonra zaten çıkıyorum. Haydin eyvallah.

28 Eylül 2009 Pazartesi

Öylesine Vol. 1

"Bak inançlı beynin beyinsiz kafatasısı
Bir zamanlar ateş püskürürmüş.."

"Yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?"

"Bomboş... Bomboş..."

"Varken rüyaydın uykumda,
Yokken kabus mu oldun?"

Gelir daha devamı anacım.

5 Eylül 2009 Cumartesi

Lan o değilde

Hakkatten o değilde bişey fark ettim ben, artık bende üniversiteliler kervanına katılmış olan bir hayvan oldum ben anne! Tamam iyi güzel oldum da iyi mi oldu kötü mü oldu cidden anlam verememiş haldeyim. En azından o kafamdaki "Üniversiteli" insan konumunu bi türlü kabullenemedim hala. Hoş okul başlayınca ödevler dizilince ve üstüne vizeler finaller derken çok güzel farkına varıcamda orası ayrı bi konu.

Ha birde şu var zaten bölümüm gereği hafif relax olucam hatta çoğu kişiye göre belki fazla relax olucam da yok öyle bir dünya arkadaşım. Kasıla kasıla animasyon yapıcam çizgi film yapıcam peheeyyt.

Eh be Arhan efendi bugünleride gördün ya ölsemde gam yemem herhalde artık.

8 Ağustos 2009 Cumartesi

I Accept Crime

I feel no guilt
I wont repent
Day to day
I accept crime
That's for me to confess

bkz: seni sevmek suçsa, evet kabul ediyorum suçluyum.

4 Ağustos 2009 Salı

death cab..

When you feel embarrassed then I'll be your pride
When you need directions then I'll be the guide
For all time.
For all time.

1 Ağustos 2009 Cumartesi

Hayaller kurardım ben ihtimaller denizinde

Önemli Uyarı!

Yazıyı okurken şu şarkıyı mutlaka dinleyin:




Kendimi bildim bileli hep hayal kurmuşumdur. Sırf bu sebepten dolayı kolay kolay bişeye odaklanamam ve sırf bu sebepten süper bir dikkat dağınıklığım vardı. Ha ama şimdi hayal kurmuşumdur diyorumda öyle çok uçuk hayallerim yoktu alt tarafı lightsaber'ım olduğunu hayal ederdim genelde daha çok :P Şaka bi yana cidden öyle uçuk şeyler düşünmezdim. Basit ve sıradan şeyleri düşünürdüm şu şöyle olsa nasıl olurdu bu böyle olsa nasıl olurdu. İhtimaller üzerinde gezinip dururdum. Hele birazcık daha büyünce ihtimallerin sayısı arttıkça daha fazla hayal kurmaya başladım, ama git gide şunu anladım ki hiç bişey hayal ettimiz gibi olmuyormuş.


İşte tam bu noktada da yavaş yavaş büyümeye başladım. Çok güzel bir büyüme evresi değildi bu çünkü beni mutlu eden hayallerin gerçekleşmediğini görünce üzülüyodum. Hem bu kurulan hayallerin o anki yaşla alakası vardı hem de gerçekleşmiyolardı. Fakat bir kaç olay olduki esasında bu kurulan hayallerim için azimle sıçarsam taşı delebileceğimi gördüm çoğu defa. İsteyince olduğunu anladım ama arada öyle zamanlar olduki istersem tüm benliğimle sıçıyım gerçekleşmeyen hayallerin olduğunu da gördüm. Tam bu sıralarda da kendimi genel akışa bırakmayı tercih ettim. Kurduğum hayalleri bu genel akış üzerine kurmaya başlamıştım. Ve enteresandır ki işte bu sefer işe yaramıştı bu durum hayal ettiklerim birazcık daha kolay gerçekleşmeye başladı ama gene olmuyosa olmuyo durumu genel akışa hakimdi.

Şu anda da aynen böyle bir durumdayım galiba olayları cidden akışına bırakmalıyım artık. Birazcık daha gerçekçi bakmak zorundayım olaylara. Bu benim için ne kadar zor olsada yapmak zorundayım. Aklımdayken şunu da paylaşıyım sizinle bir insan sizin istediğiniz yada istek değilde hayal ettiğiniz ihtimaller dahilinde hareket etmiyosa onu üzmemeye çalışın. Evet bunu yapmak sizin için çok zor olsada bunu yapın belki o an için üzülüceksiniz, belki ufak bir yara açılacak bir yerinizde ama unutmayın ki buraya kadar büyüklü küçüklü yaralar alarak geldik(yara almayanlarda yok değil ama o ayrı bi konu). Ve o geçmişti kapanan o büyüklü küçüklü kapanan yaralar gibi bu da kapanıcaktır. Ha elbet izi kalır ama yapacak bişey yok artık büyüdük ve bazı şeyleri kabullenmeyi öğrenmeliyiz. Tabi gene "ben istemiyorum arkadaşım böyle bişey" diyip siktiri de çekebilirsiniz hayat sizin.

Neyse artık uzun lafın kısası bu kadar uzun şeyi tek bir cümlede özetlemek gerekirse:

Hayat kimse için mükemmel değil herkesin planları, hayalleri kurdukları gibi sonuçlanmıyor, bu yüzden devam etmeyi ve bırak geçmiş olsun demeyi bilmek gerekiyor ne kadar canınız yansada...

PS: Başlıkta bir yüksek sadakat şarkısında çalıntı vardır ama yazı hazırlanırken tamamen A.C. Newman - Prophets dinlenmiştir bilginize arz ederiz.

28 Temmuz 2009 Salı

Tonight The Monkey Dies...

Günüm eski günlerim gibi başladı. Haylaz ve tembel bir şekilde günün yarısında uyandım hoş h.sonundan beri böyle bu durum hastalığında verdiği etkiyle. Annem eve geldiğinde tabi beni boş boş oturuyo görünce klasik darlamalarına geçti "İstemiyo musun sen Grafik Tasarım okumak" bla bla. İstiyorum desem bile bazen kendimden emin olamıyorum. Bilmiyorum. Koca bir boşluğun içindeymişim gibi hissediyorum. Yapayalnız yanımda hiç kimse yok etraf kapkara sadece kendi benliğimi hissedebiliyorum. Esasında bir yandan bu duruma alışmak en iyisi diye de düşünüyorum arada, sonuçta her yaşayan şey yalnız doğar ve yalnız ölür. Sadece doğum ve ölüm arasındaki zaman diliminde yanınızda olanlar vardır. Hayal meyal hatırladığım bir hikaye var bununla ilgili:

Ufak bir çocuğun babası ona yeni doğmuş bir köpek yavrusu alır. Çocuk köpeği gördüğü ilk an aralarında güzel bir bağ kurulur. Birlikte eğlenirler, birlikte üzülürler ve birlikte büyürler. Fakat köpeklerin yaşamı bizim kadar uzun olmadığından köpek iyice yaşlanmıştır. Öleceğini fark ettiğinde ise sundurmanın altına girer ve ölümünü bekler yalnız başına...

Sonuçta her şey yalnız başına ölür...

Şu an garip bir şekilde dibe vurmuş haldeyim. Sebepsiz yere mi? Tabi ki hayır ama sebepleri herkes için geçerli sayılmıyo dokunan gene bana dokunuyo :) Daha önceki yazılarımdan birinde değinmiştim galiba "Herkesin sorunu kendine göre büyüktür" demişti bir arkadaşım ve önemli olanda işte bu olguya ya da duruma göre davranmak. Biraz daha iyi ifade etmem gerekirse şu an kafamı kurcalıyan sorunlar çoğu kişiye göre önemsiz ya da saçma gelebilir hatta "Ne yani bu sorun mu şimdi?" diyen bile çıkabilir ama üzgünüm bunlar benim canımı sıkan şeyler ve ben senin ya da sizin hayatınızı yaşamıyorum kendi hayatımı yaşıyorum. Bunlar canımı sıkıyosa da evet bunlar benim için sorunlar. Ve evet şu an dibe vurmamı sağlıyolarsada evet bunlar benim için büyük sorunlar.

Çok daldan dala atlamak olucak ama bir kaç ay önce bişey karalamıştım ve yayınlamak istememiştim. Başı sonu yok. Sadece öylesine bir kaç cümleden oluşan kısa bir şey buraya uyacağını düşünüyorum kendisinin.

Bazen sadece hayatın akışını izleriz. Arkadaşlarımızın, çevredeki insanların ya da bi yolculuk sırasında yanımızda oturanın ne yaptığını izleriz. Sadece izleriz. Benden başka kişiler hayatına nasıl devam ediyo veya görüp hoşlandığımız kişiyle ilgili hayaller kurarız. Peki neden? Çünkü hayatın bunaltıcığından kurtulmak için izleriz. Bizden daha kötülerini gördükçe kendi halimize bakıp şükrederiz, bizden iyisini gördüğümüzde hırs yaparız, güzel/yakışıklı birisini gördükçe mutlu olma hayalleri kurarız. Hepsinin tek sebebi boktan ve bunaltıcı hayatın omuzlarımıza yüklediği yükü azaltmak için.


Pek olmadı gibi ama neyse artık bu gecelik bu kadar.


Sonuçta


Tonight the monkey dies...

PS: Bu kadar şeyi yazmama yardım eden güzel şarkı Low'un Monkey'sidir.
Şarkının anlattığı hikaye benimkinden biraz farklı ama olsun gerekli yazma gazını sağladığı için burdan teşekkürlerimi sunarım kendilerine.

Oh my my

Little white lies
I swear I'm gonna make it right
This time
It's not the radio
Turn it way down low
Telling me things I do not know I know

Tonight you will be mine
Tonight the monkey dies
Tonight you will be mine
Tonight the monkey dies

Now who's to blame
You used to be the same
Now you won't let me speak your name
What a shame
It's a suicide
Shut up and drive
We're never going to make the light
but it's all right

Tonight you will be mine
Tonight the monkey dies
Tonight you will be mine
Tonight the monkey dies

20 Temmuz 2009 Pazartesi

Alınacaklar Listesi

Lynx İnsanı yaparda ben yapamazmıyım diye gaza gelirim bende :D

-Micro SD kart okuyucusu
-EZ Flash 3 in 1
-Guitar Grip
-YEŞİL! DS Housing shell
-2. bir wii mote seti
-SCRIBBLENAUTS ULAN!

19 Temmuz 2009 Pazar

Control

This burden's not a heavy one
But I assure you, it's present
This burden's not a heavy one
But I assure you

You say that you're in control
You say that you are
I can't think of a time
When you looked less alive
You said: Wait until light, my dear
Just wait until light
One more day will go by
Maybe today you should try
Look past the mirror and find
Look past the mirror
That there's something inside
Something more to your life
My words won't heal you now
My words won't heal
It is you who decides
It is you who decides

This burden's not a heavy one
But I assure you, it's present
This burden's not a heavy one
I assure you

Believe that you are just fine
Believe that you are
You'll feel so alive
You'll feel so alive
Be what you are now (be what you are)
Be what you are
Do not keep it inside
That hate will not subside
Be what you are now (be what you are)
Be what you are
Do not keep it inside
That hate will not subside

It's you, decide
It's you, decide

So alive
So alive

This burden's not a heavy one
But I assure, I assure you
This burden's not a heavy one
Not a heavy one
Not a heavy one

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Bleed and Blister

"and you, oh, smile and wonder
and you, oh, bleed and blister
you won't know, won't know
you won't know, won't know
and you go on a lifetime
and you go on a lifetime
you won't know for a lifetime
you won't know for a lifetime
you won't know

Now I'm strong I'm where I wanna be
and I wanna try
they'll try, they'll fail, they'll wanna see
how they'll never be

wait, but I wanna try
wait, wait, I no longer wanna die"

Demiş Moneen...

Şarkının tamamını yazıyım esasında da tam olsun bari:

You said you'll dream, you wanna be
you still can't bring yourself to try
you want to die
and you want more of these things still left unsaid
all these people you once heard
while they watch you, they're hunting you

go on kid, don't let them stop you
the door's still locked but I'm here listening

you said you'll dream you wanna be
and you won't try
you try you'll fail you'll wanna see
how you'll never be

wait, but you won't try
wait, but you won't die

I can't take this any further
you got some suggestions? I'm listening
is this speaking loud?, we must whisper they might hear
we'll just rip off all their ears
and stab their eyes out, while their not watching

go on kid, don't let them stop you (don't let them stop you)
we'll bust this door down then they'll listen

I'm weak. I'm not where I want to be
and I won't try
I tried I failed I wanna see
how I'll never be

wait, but I won't try
wait, but I won't die

and you, oh, smile and wonder
and you, oh, bleed and blister
you won't know, won't know
you won't know, won't know
and you go on a lifetime
and you go on a lifetime
you won't know for a lifetime
you won't know for a lifetime
you won't know

Now I'm strong I'm where I wanna be
and I wanna try
they'll try, they'll fail, they'll wanna see
how they'll never be

wait, but I wanna try
wait, wait, I no longer wanna die


Bir kaç kelime de eklemek istediğim var. Bu şarkı ne zaman kendimi dibe çökmüş bulsam ilk başındaki sözlerle üzüntümü yada çaresizliğime eşlik eder bardağın boş tarafını gördüğümü anlatır. Sonra "lan saçmalama denemelisin" dediği kısımlarda ufaktan kendime getirir beni "bu bardak tamam boş ama bak yarısı da dolu kendine gel lan" der. En son kısımda ise "dolu tarafını görüyosun işte kalk arkandayım senin" der. En sonunda bende evet ayağa kalktım ve bu kadar çaresiz kalmayacam derim...

16 Temmuz 2009 Perşembe

Saçmalamalar

Bu sene heralde hayatım bakımından geçirdiğim en cenabet yıl oldu. Gerek benim yaptığım salaklıklar gereksede kaderin küçük küçük cilveleriyle doluydu bu sene. Biliyorum senenin bitmesine daha 4.5 ay var ama nedense içimdekiler iyice birikmeye başladı ve hani artık dahada birikip sevdiğim insanları üzmektense buraya içimdekileri kusmak yada bişeyler yazıp saçmalamak daha iyi gelecek bana.

Yavaş yavaş bu senenin önemine gelecek olursak herkese zaten söyledim ama tekrar yazmakta fayda var. Bu sene benim son şansım üniversite, istediğim gelecek ve hayallerimi gerçekleştirmek adına elimde kalan son şans. Hoş sene diyorum ama şunun şurasında kaldı 1.5 - 2 ay gibi bi süre. ÖSS geçti gitti iyi kötü bişeyler yaptım bu rahat halimle ama esas zorluk şimdi başlıyo. Evet mayıs başından beri diyorum bunların hepsini ama hala daha uygulamaya geçemedim bunları. Evet sorumsuzum genelde, evet büyümek istemiyorum, evet büyümekten korkuyorum hala ve hala çünkü büyüyünce mutsuz olmaktan korkuyorum ya da bunu şöyle dile getirirsem daha iyi olacak;

Babam gibi olmaktan korkuyorum. Aramızdaki benzerlikleri görmemde sebep oluyo buna ve her geçen sene ona biraz daha benziyorum, biraz daha hak veriyorum. Babamla çoğu kişi tanışmıştır. Dış görünüşüne rağmen ne kadar iyi davranışları olan birisi olduğunu da onunla 1-2 kere sohbet etmiş kişiler bilir fakat şu vardır ki babamın yakında zamanda hiç içinden gelerek gülümsediğini görmedim yada bi arkadaşıyla görüştüğünü duymadım. İşin özü yalnız bi insan kendisi ama şu varki şu an tanıdığım çoğu büyükten daha sorumluluk sahibi bi insan. Hoş bunun bi sebebide dedemin asker olmasından kaynaklanıyo belki ama bana göre bunun tek sebebi şu, çevresindeki insanlardan yediği kazıklar sonucunda hayatta kalması yada çökmemesi için yapması gereken buydu.

Ben bunu istemiyorum ama işte en büyük sorunda burda başlıyo zaten. Bunların hiç birini istemediğim için babamın yaptıklarının tam tersini yapmaya çalışıyorum ama işin sonunda gene aynı şeylerle karşılaşacakmışım gibi geliyo en azından bu zamana kadar olan olaylar ve başıma gelenler onu daha iyi anlamamı sağlıyo. Neden böyle davrandığını, neden hep dışardan sert gözüktüğünü, neden diğer insanlara önem vermediğini... Geleceğimle ilgili önemli konularda neden bu kadar sorumsuz olmamın yada rahat olmanın sebebi bu işte.İşte bu yüzden büyümek istemiyorum. Evet dünya toz pembe bi yer değil, gerçekler can acıtıyo ama şu varki en azından şu an kendimim ve yaptığım hiç bişeyden pişmanlık duymuyorum (LGS'ye çalışmamış olmam hariç hoş o da çalışsaydım nasıl birisi olurdum diye bi merak sadece ya neyse).


Güya 2009 senesiyle ilgili konuşacaktım ama içimdekiler nereye getirdi lafı :) Konuya gelecek olursak tekrar. Arkadaşlarımla ilgili sorun yaşadığım bi sene oldu 2009. Bunda benimde kabahatim vardı elbette sütten çıkmış ak kaşık değildim ama yinede olayların bu kadar çok büyümesi büyük ölçüde rahatsız etti beni. Belki bu rahatsızlığımı her an gösteremedim ama onun da sebebi sene içersinde yaşananlardı. Olan oldu ama artık yapabileceğim tek şey şu an arkadaşlarımla olan bağımı tekrar eski haline getirmeye çalışmak başka bir şeyde değil.

Çıtır çerez cenabetliklere gelecek olursak eğer :D Bu sene heralde üniversite stresi yada sorunsalı tepemde olmasaydı o konser senin bu konser benim tadında olacaktım. Çoğu kişiye göre kaderin küçük cilvesi olmasada bu sene çok hoş bi cilve yaptı bana. Ne zaman stresli, mutsuz, depresif yada herşeyden baymış modda olduğumda beni kendime getiren üzerimdeki sinirimi alan insan Loreena McKennitt ÖSS'den bigün önce İstanbul da konser verdi. Belki de bi daha Türkiye ye gelemiyecek olan bu insanı canlı dinleme fırsatımın elimden kaçması çıtır çerez cenabetliklerden bana en çok koyanıdır. Hoş eğer bu h.sonu için Lynx'in gazına gelip RnC'ye gidemeseydim 2. en çok koyan şey olacaktı bu bana. Hayatımda çok büyük bir yere sahip olan Linkin Park en sonunda Türkiyeye geliyo çünkü. Ortaokul yıllarımı birlikte geçirdiğim o güzel grup en sonunda geliyodu ve ben onları canlı dinleme şansına ulaşamasaydım heralde hayatımdaki 2. büyük pişmanlığım bu olacaktı*.

Bu kadar saçmalama bi gece için yeter artık bi sonraki girdide görüşmek üzere**.


*: Lynx insanına burdan beni gaza getirdiği için cidden büyük teşekkürler.
**: Super Sextra Gravity yaptığın yorumdan sonra bu kadar erken gelen yeni girdi sana armağan olsun umarım hoşuana gider okurken bebeğim.

14 Temmuz 2009 Salı

Eh uzun bir sürenin ardından artık zamanı gelmişti

Dinozorlaşmış girdilerden sonra yenilerinin ve yeni bir düzenin zamanı gelmişti.

Yeni aktiviteler ve girdilerle karşınızda olcağım efenim umarım bu değişiklik iyi gelir.

Hayırlı uğurlu olsun.


PS: Yaladım.

10 Ocak 2009 Cumartesi

Solucanın Solucan Deliği Macerası

Görüşmeyeli bayaa uzun zaman oldu be sevgili deliğim. Biliyorsun ben biraz maceracı bir solucanım kendi deliğime öyle sık sık geri dönmüyorum. Neyse bak şimdi dinle başımdan çok şey geçti anlatacak bir yığın şeyim var.

İlk maceramdan başlıyım en iyisi; Uzun bi süre önce yakınlarımızda dolaşan başka bir solucan deliği vardı belki hatırlarsın. Merakıma yenik düşüp içinde ne var diye bi ziyaret ediyim dedim. Yolun başı gayet güzel gözüküyordu sanki bir kız gezisine çıkmış gibiydim etraf papatya doluydu. Fakat delikte ilerlemeye devam ettikçe yol papatyalar yerini güllere bırakmaya başladı. Az daha ilerledikten sonra başka bir solucan gördüm etrafı dikenlerle kaplı "Deliğin sonuna kadar benimle gelir misin?" dedi. Bende teklifini kırmayıp kabul ettim. Fakat ilerledikçe yoldaki güller yerini sadece dikenlere bırakmaya ve daralmaya başladı. Artık her adımda dikenlerden kurtulmak iyice zor oluyodu hem etraftaki dikenler hemde solucanın üstündekiler canımı yakmaya başlamıştı. Bir süre daha bu acıya dayandıktan sonra "üzgünüm ama ben bu acıya daha fazla dayanamıyacam" diyip koşarak delikten dışarı adımımı attım. Hoş çıkarken de bir kaç güzel diken saplanmadı değil :)

Tam sana doğru gelirken başka bir delik gözüme çarptı ve uğramadan geçmek istemedim. Deliğin dışı kimyasal atıklarla doluydu. Gene merakıma yenik düşüp acaba içerde yaşayan var mıdır diye içeri daldım. Azıcık ilerledikten sonra kimyasal atıklar yüzünden yara bere içersinde başka bir solucanla karşılaştım. Ona "benimle gelir misin ?" dediğimde önce yüzünü astı çünkü hayatını sürdürdüğü bu yer ne kadar ona zarar vermiş olsa da burası onun eviydi. Fazla ısrar etmeyip deliğin dışına çıktık. Bir gün onu dışarda bekledikten sonra deliğin başında gözüktü ve "Elbette seninle gelirim" dedi.

Fark ettiğin üzere yanımda birisi daha var sevgili deliğim o şu an uyuyo ama olsun bundan sonra sana başımdan geçenleri anlatırken yalnız kalmıyacağım. Ben şimdi onun yanına uyumaya gidiyorum. Yeni bir günde görüşmek üzere.