28 Temmuz 2009 Salı

Tonight The Monkey Dies...

Günüm eski günlerim gibi başladı. Haylaz ve tembel bir şekilde günün yarısında uyandım hoş h.sonundan beri böyle bu durum hastalığında verdiği etkiyle. Annem eve geldiğinde tabi beni boş boş oturuyo görünce klasik darlamalarına geçti "İstemiyo musun sen Grafik Tasarım okumak" bla bla. İstiyorum desem bile bazen kendimden emin olamıyorum. Bilmiyorum. Koca bir boşluğun içindeymişim gibi hissediyorum. Yapayalnız yanımda hiç kimse yok etraf kapkara sadece kendi benliğimi hissedebiliyorum. Esasında bir yandan bu duruma alışmak en iyisi diye de düşünüyorum arada, sonuçta her yaşayan şey yalnız doğar ve yalnız ölür. Sadece doğum ve ölüm arasındaki zaman diliminde yanınızda olanlar vardır. Hayal meyal hatırladığım bir hikaye var bununla ilgili:

Ufak bir çocuğun babası ona yeni doğmuş bir köpek yavrusu alır. Çocuk köpeği gördüğü ilk an aralarında güzel bir bağ kurulur. Birlikte eğlenirler, birlikte üzülürler ve birlikte büyürler. Fakat köpeklerin yaşamı bizim kadar uzun olmadığından köpek iyice yaşlanmıştır. Öleceğini fark ettiğinde ise sundurmanın altına girer ve ölümünü bekler yalnız başına...

Sonuçta her şey yalnız başına ölür...

Şu an garip bir şekilde dibe vurmuş haldeyim. Sebepsiz yere mi? Tabi ki hayır ama sebepleri herkes için geçerli sayılmıyo dokunan gene bana dokunuyo :) Daha önceki yazılarımdan birinde değinmiştim galiba "Herkesin sorunu kendine göre büyüktür" demişti bir arkadaşım ve önemli olanda işte bu olguya ya da duruma göre davranmak. Biraz daha iyi ifade etmem gerekirse şu an kafamı kurcalıyan sorunlar çoğu kişiye göre önemsiz ya da saçma gelebilir hatta "Ne yani bu sorun mu şimdi?" diyen bile çıkabilir ama üzgünüm bunlar benim canımı sıkan şeyler ve ben senin ya da sizin hayatınızı yaşamıyorum kendi hayatımı yaşıyorum. Bunlar canımı sıkıyosa da evet bunlar benim için sorunlar. Ve evet şu an dibe vurmamı sağlıyolarsada evet bunlar benim için büyük sorunlar.

Çok daldan dala atlamak olucak ama bir kaç ay önce bişey karalamıştım ve yayınlamak istememiştim. Başı sonu yok. Sadece öylesine bir kaç cümleden oluşan kısa bir şey buraya uyacağını düşünüyorum kendisinin.

Bazen sadece hayatın akışını izleriz. Arkadaşlarımızın, çevredeki insanların ya da bi yolculuk sırasında yanımızda oturanın ne yaptığını izleriz. Sadece izleriz. Benden başka kişiler hayatına nasıl devam ediyo veya görüp hoşlandığımız kişiyle ilgili hayaller kurarız. Peki neden? Çünkü hayatın bunaltıcığından kurtulmak için izleriz. Bizden daha kötülerini gördükçe kendi halimize bakıp şükrederiz, bizden iyisini gördüğümüzde hırs yaparız, güzel/yakışıklı birisini gördükçe mutlu olma hayalleri kurarız. Hepsinin tek sebebi boktan ve bunaltıcı hayatın omuzlarımıza yüklediği yükü azaltmak için.


Pek olmadı gibi ama neyse artık bu gecelik bu kadar.


Sonuçta


Tonight the monkey dies...

PS: Bu kadar şeyi yazmama yardım eden güzel şarkı Low'un Monkey'sidir.
Şarkının anlattığı hikaye benimkinden biraz farklı ama olsun gerekli yazma gazını sağladığı için burdan teşekkürlerimi sunarım kendilerine.

Oh my my

Little white lies
I swear I'm gonna make it right
This time
It's not the radio
Turn it way down low
Telling me things I do not know I know

Tonight you will be mine
Tonight the monkey dies
Tonight you will be mine
Tonight the monkey dies

Now who's to blame
You used to be the same
Now you won't let me speak your name
What a shame
It's a suicide
Shut up and drive
We're never going to make the light
but it's all right

Tonight you will be mine
Tonight the monkey dies
Tonight you will be mine
Tonight the monkey dies

4 yorum:

hazaL dedi ki...

ama ama ama ama miyav yani :(
canını sıkan seyleri paylassan super olabilir aklında bulunsun ;)
hı bi de dipnot: yalnız değilsin etrafında bi ton insan yok belki ama cok degerli bikac dost sadece adını bildigin 600 facebook friendinden degerlidir ;)
ikinci dipnot: paylaşmaktan zarar gelmez ama sadece blog uzerinden değil, anlatabilirsin de sözlü olarak :D

Mert Günhan dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Mert Günhan dedi ki...

ÇOK DARALIYORUM GOD HELP ME

Olm sıkma canını okşa patlıcanını <3

Hasta etmeyin adamı

Kenan Doğulu'dan PATRON albümü çıkmış onu dinleyip ritmi patlatmalısın bence kenke

Mert Serim dedi ki...

Bazen kendini ne kadar rahat ve mutlu hissetsen de çat diye bir şey olur ve birden kendini farklı hissedersin. Aniden suratın düşer ya da dertlerinden arınmak, bir an olsun unutmak istersin.

Dün de mesela gayet gaz supernatural izliyorum birden "İÜ olmayacak kendimi kandırıyorum. DEU beni bekliyor dedim." 2 saat falan bu modda gittim.

Evet, diyebilirsiniz ki Türkiyede DEU'da okumak isteyen binlerce kişi var. Fakat ben 18 yıldır oturduğum evden, muhitten geceyi sabaha düğümlemiş uykusuz gözlerle kampüse yürümek istemiyorum. Gerekirse 12'de yatıp sabah erkenden Beyazıt'a gitmek istiyorum.

Aslında gayet boş bir sorun gibi görünüyor değil mi? Ayrıca bu boktan sorun benim başımda çünkü bir mat2 sorusuna vaktim yetmedi. ve İÜ ikt. ile aramda 3 puan kaldı. Ve o üç puana sığan 20.000 kişi.

Neyse kendi derdime daldım yine.

Abi bazen keyfini yerine getirmek için bi şeyler izlemek/okumak/konuşmak vs. vs. gerekiyor ama bazen de o hissi muhafaza etmek isteyip sadece sessizliğe bakmak, yoldan geçenleri seyretmek gerekiyor. Bilinçsizce yürümek kimi zaman çok keyifli olabiliyor.